Kapanmak ya da Açılmak
Pişmiş toprak çanak çömlekten neolitik çağda başlayan bir yolculuk, önce Kal’a-yı Sultaniyye, sonra çanak kale ve sonra günümüz Çanakkale’si;
Bu kentte yaşayan bir toprak sanatçısı, Tuba (Korkmaz) Batu, soyadı gibi cesur bir kimlik, korkusuzluğunun kaynağı insan sevgisi, bütün halleri ile özümsenmiş, sevgisini çamurla yoğurulan yapıtlarda simgeleştirmiş,
İçinde barındırdığı dürtü ile, belleklerimizde yer alan kültürel ögelere de insan sevgisi ile yaklaşmayı başarmış, sergideki tüm yapıtlarına bu bakışın izlerini aktarmış,
Düşünceli, tedirgin, gururlu ve keyifli, bütün kadın ve erkek figürlerinin bedenlerini ve yüzlerini aynı sevgi ile işlemiş, onları bu parçalanmış, kırık dökük halleriyle bile sevmiş,
Durdukları yerlerin kırık döküklüğü, dengesizliği, “Havva ile eşi”nin mahcup halleri, “Persona”da cüretkarlık, “Yükseliş ve düşüş”te kırılganlık, hepsinden ötede susuzluktan kuruyup çatlamış “Toprak ana”da ve bütün diğer yapıtlarda, günümüz yaşamına bakışının izleri yadsınamaz bir şekilde görünüyor Tuba,
Yolun açık olsun.
Akın Baran
‘Ben suyun içindeki balığım. Birileri dışarıdan bakıp ‘H2O, sıvı ve şeffaf… ‘ dedikçe, hayatlarında hiç ıslanmadan, su hakkında konuşanlara gülümsüyorum. Kimseler de bana gülmesin diye, utandığım için ve hatta azcık da korktuğumdan, kendimden başkasına bakamıyorum. Hal böyle olunca da kendi derinime dalmaktan başka çare kalmıyor.
Kazdıkça çıkıyor…
Hırslarım! Edindiğim sıfatlara sahip çıkmaya çalışırken nasıl paramparçayım, çıktığım o koltuklara -tahtlara- nasıl sıkı sıkı tutunuyorum. Kazanmak yoksa oyun da yokmuş meğer benim için, ‘işe yaramazsa’ eğlence de yokmuş…
Yaralarım! boynumda, göğsümde, karnımda, sırtımda… dikiş içinde bedenim ve onun bedeni. Omurlar sıra sıra değil, ağız burun kaymış, sanki her şey yerli yerindeymiş de hayatta, bir tek biz bulamamışız yerimizi gibi. Beden paramparça bir bütün, her an kendini salıverecek, koptu kopacak gibiler. Eksikler, savaşırken bırakmışlar ellerini, kollarını, bacaklarını…
Boşluklarım! Kendimi inşa ediyorum ben, sınırlarımı çiziyorum, şekilleniyorum. Bundan sekiz bin yıl önce aynı topraklarda, çamurdan ana tanrıçasını yapan o eller gibi her bir parçasına değiyorum kilin, her yerinde parmak izlerim, avcumun çizgileri… İz bırakmak istiyorum belli ki, bin yıllara taşınsın parmaklarım…
Ben kedime kapandım, baktım, gördüm ve kabul ettim. Peki sen neredesin?’
Tuba Batu
Nisan 2021