FERHAT İLE ŞİRİN

Gelelim “Ferhâd ile Şirin” in mitsel öyküsüne.

Ferhâd, bir erkek ismi olarak kullanıldığı hâlde, bu mitsel öyküde özgün bir deyim niteliğindedir.

Şimdi bu deyimi “Fer-Hâd” diye çözümleyerek işe başlayalım.

Tasavvûfta “Fer” deyimi, “Asl” ile birlikte “Asl-Fer” kavram çifti olarak kullanılır.

Fer, Asl’ın belirmedeki sonucu, zuhûr kaydının nihâyetinde büründüğü mâhiyyettir.

Asl’ı Varlık (Vücûd) olarak alırsak; Fer, varoluş (mevcûd) anlamına gelir. “Hadd” ise hudûd

çizmek, sınırlamak anlamındadır. “Hadd”, Varlık düzeyini bildirir. Bu bağlamda zevkî olarak,

“Ferhâd” Varlığın (Asl), varoluştaki (mevcûd) son hudûdu, yâni insanı simgeler.

Vücûd’dan mevcûd’a gelip “Ferhâd” olan insan, Asl’ından fâriğ olmuş, Asl’ıyla arasına

mevcûd’un perdesi girmiştir. Ayrılık hasretiyle Asl’ını aramaya koyulmuştur. Mevcûdiyet

perdesi son kertesine (Sitre-tül Müntehâ) kadar kalkmazsa, kişi Asl’ına kavuşamaz.

Varlık dağını delmek gerekir. Ferhâd’ın kendi mevcûdiyeti kendine perdedir.

….

İşte, Ferhâd’ın, vâdesi geldiğinde, benlik dağını aşk-ateşi ile delmesi tahakkuk etmiştir.

Ferhâd, “haddad”, yâni demircidir de.

Benlik dağını delip Şirin (sevimli) olan Asl’ına kavuşan Ferhâd, aşk ateşiyle canını verip

“Ferhât’a yâni Sevinç’e dönüşür.

…..

Ferhâd ile Şirin ve bilinen bütün âşıkların ölmeyeceğini söyleyenler neyi anlatıyorlar?

Öyleyse ölüm, varlık perdesinde yaşayanlar için mi?

….

Demek ki, ölümün sırrını bilmek için âşk ateşine yanmalı, yokluğa ermeli!

Metin Bobaroğlu

SİMGESEL DÜŞÜNME,

Anadolu Aydınlanma Vakfı Yay.

Mayıs 2012, sy:188

Menü